" Acının İçinden Geçmezsen Dışına Çıkamazsın "

 




            2,5 sene önce bir pazar gecesi, maçtan eve dönmüş tv kanallarını karıştırken, ilk bölümü o akşam yayınlanmış bir dizinin tekrarına rastladım. Başrol oyuncuları daha önceki işlerinden sevdiğim oyuncular, ve iyi bir ikili olduklarından dikkatimi çekti ve izlemeye başladım. Ve ilk bölümün son sahnesinde, dizinin başından beri üzerinde çalıştıkları cinayet olayındaki cesedin aslında ana karakterin kız kardeşi olduğunu öğrendiği sahnede ekran başında kaldığımı hatırlıyorum.

     Polisiye tür olarak çok zor,meşakkatli ve sinir bozucu bir türdür. Sağlam karakterler, çok iyi bir olay örgüsü, izleyeciyi her daim diken üzerinde tutacak, merak etme hissinin hiç bitmeyeceği bölümler, tutarlı bir hikaye yazmanız gerekir. Yapacağınız en ufak bir hata inşaa ettiğiniz o kulenin yıkılması anlamına gelir. İyi bir polisiye yazarken "yaa tamam o sahneyi de öyle geçelim seyirci çok üzerinde durmaz" deme imkanınız olmaz. Ayrıntıları olmasa bile ana olayları, olayların gelişimini, karakterlerin ve olayların nerelere evrileceğini, bölümler önce olmuş küçük bir ayrıntının daha sonra nasıl kilit bir rol oynacağını çok iyi planlamanız gerekir. İşte tüm bunları yapabilmek içinde Sema Ergenekon gibi tecrübeli, sinema-tv yi çok iyi bilen usta bir senarist olmanız gerekir. Sema Hnm, en başından beri öyle harika bir hikaye ve karakterler tasarlamış, o karakterleri o kadar derinlikli bir şekilde yazmış ki; başrollerde oynayan Pınar Deniz ve Kaan Urgancıoğlu haricinde aslında diğer karakterlerde birer başrol gibiler. Diğer dizilerde olduğu gibi olayla çok alakasız bir karakterin sahnesi gelince "öff bunun sahneleri de sıkıyor insanı" gibi birşey söyleme imkanınız yok çünkü bir karakterin bir bölümde söylediği ya da yaptığı bir şey ileriki bölümlerde bambaşka bir olayın kilidi olarak kullanılabiliyor. Bu da Sema Hnm'ın ustalığı olarak karşımıza çıkıyor. Tabiki birbirinde harika oyuncuların karakterin ekrana aktarımında etkisi büyüktür ama biz tv de ne büyük aktörlerin ne durumlara girdiğini gördüğümüz için burada yine övgüyü yine Sema Hnm'a yapıyorum çünkü; bir dizide bu kadar fazla karakteri, hiçbirisini arka planda bırakmayacak şekilde, hikayeye neredeyse başroller kadar hizmet edebilir şekilde yazmak her senaristin yapabileceği bir şey değildir ki zaten yapamadıklarını tv izleyince görüyoruz. 

         Dizinin ilk bölümü çöp konteynırında bir bavul içerisinde bulunan bir ceset ile açılıyor ve neredeyse 10-15 dk içerisinde ana karakterlerini hiç zaman savurganlığı yapmadan bizlere tanıtıyor. İlk savcının odasındaki sahnede biz Ilgaz'ın da , Ceylin'in de nasıl karakterlere sahip insanlar olduklarını hemen anlıyoruz. Ve direk olayın içerisinde giriyoruz. Benim gibi, amatör olarak senaryo yazmaya çalışan insanlar için bin türlü senaryo dersi kitabından daha harika bir ders niteliğin 1. bölüm. Karakter tanıtımı, kırılma noktası, çatışma herşey var ve bunların nasıl uygun,doğru şekilde kullanılması gerektiğini çok iyi bir şekilde görüyorsunuz.

         Polisiye türünün en önemli noktalarından birisi gizemi, çözülmesi gereken bilmecesidir ve bu dizi de bunlar mükemmel şekilde kuruluyor. En yakından örnek veriyim ; Çınar'ın babasının ölümünden sonra evi terketmesi, gidip kendierine yardımlaşma derneği adını veren illegal bir örgüt ile karşılaşması, bu örgüt ile aslında yıllar önce Ceylin ve Yekta'nın da ilgisinin olması bir polisiye dizi için mükemmel yazılmış bir olay örgüsü. Keza, yeni gelen savcının hikayesinin, Ilgaz'ın taa ilk sezonda anlattığı bir vurulma hikayesiyle bağlantılı olması müthiş bir olay. 

         Birinci sezonun sonu Ceylinin kaçarak ofisine gelmesi, Eren'in onu takip etmesi ve Savcı Ilgaz Kaya'yı öldürmek şüphesiyle onu göz altına alması ile bitmişti. İkinci sezona hem birinci sezonun son sahnesine götüren olayların başına dönerek, hemde bir kuyuda bulunan seri cinayetler ile başlamıştık ki bu cesetlerden birisi dizinin ana karakterlerinden birine aitti. Olayın güzelliği şuydu ; hem harika bir seri cinayet hikayesi izledik ( ki Sema Hnm'a tek gönül koyduğum nokta o harika hikayeyi çok erken bitirdi keşke biraz daha devam ettirseydi ) hem de ana hikayemizde ilerledik adım adım. Mesela, daha önce kısa süre gördüğümüz Turgut Ali Savcının aslında bizi o müthiş 2. sezon finaline götürecek kişi olduğunu tahmin edemezdik hiçbirimiz. İşte bu harika bir senaristlik örneği.

         Diğer bir olay, yukarıda yazdığım gibi Sema Hnm karakterleri o kadar harika şekilde yazmış ve geçen sürede evrilmelerini sağlamış ki, bir karakterin 1. sezon ile 3. sezon arasında ilerleyip ulaştığı nokta izleyen hiçkimseyi rahatsız etmiyor. Yani, hiç kimseyi Yekta'nın dizinin ilk başında kötü bir karakter olarak gözüküp şimdi iyi bir karaktere evrilmesini garipsemiyor çünkü üç sezon başında bizzat Yekta'nın yaşadıklarını, hangi olaylar ile karşılaştığını ve karşılaştığı olayların o nu nasıl değiştirdiğini gözlerimizle gördük. Demek istediğim Sema Hnm dizide hiçbirşeyi öylesine yapmıyor olan herşeyin ve karakterlerin gelişiminin nedenleri var. 

           Yazının başlığında kullandığım "Acının içinden geçmezsen dışına çıkamazsın" sözü 3. bölümün sonunda Savcı Ilgaz'ın Avukat Ceylin'e söylediği bir sözdü ve aslında diziyi anlatan bir söz. Üç sezon boyunca hemen hemen tüm karakterler, aynı hayatın olağan akışında olduğu gibi acının içerisinden geçmekle karşı karşıya kaldılar ve aslında karakterlerinin gelişimini belirleyen de hep bu acının içerisinde geçme durumu oldu.

           Sinema ve tv de inandığım birinci unsur her zaman hikayedir. iyi bir hikayeniz varsa ve bu hikayeyi insanlara iyi birşekilde anlatırsanız herzaman ortaya güzel eserler çıkar. Yargı, özellikle ülkemizde geçerli olan "iyi cast yap gerisini boşver" saçmalığını yerle bir ettiği için de çok önemli bir yapım. Sema Hnm, tüm ülkenin beynine "aslında bir projenin en önemli yıldızı hikayesidir" ana fikrini bir daha hiç unutulmayacak şekilde kazıdı bu üç sezon içerisinde. Bir izleyici olarak üç sezon boyunca izlettiği bu harika hikaye için ama en önemlisi amatörce senaryo yazmaya çalışan birisi olarak izleyerek bana öğrettikleri için kendsine ne kadar teşekkür etsem azdır.   

Yorumlar

Popüler Yayınlar